18 Ocak 2015

Karlı ormanlar ve şarap keyfi...

CUMHURIYET, 18.01.15
STUTTGART
AHMET ARPAD

Ormanlar, evler, göz alabildiğine tarlalar. Yamaçlarda ağaçlar arasında hafif sis. Bembeyaz her yer. Kar doğanın üzerini örtmüş. Kış geri geldi Stuttgart yöresine. Kent merkezinden bindiğimiz banliyö treni bizi Rems vadisine götürüyor. Çok hızlı yol alıyoruz. İçinden geçtiğimiz uzun vadiler elma ağaçlarıyla, yamaçlar üzüm bağlarıyla, küçük köyler şirin lokantaları ve şaraphaneleriyle ünlü. Özellikle hafta sonlarında kent insanları Kernen, Romelshausen, Stetten, Schnait, Endersbach ve Beutelsbach'ın lokantalarına yörenin leziz yemeklerinin, beyaz, kırmızı, kalitelinin kalitelisi Riesling ve Trollinger şaraplarının zevkine varmaya geliyor.

Yarım saatlik bir yolculuğun ardından küçük bir tren istasyonunda iniyoruz. Bizi uzaktan gören tanışımız el sallıyor. Hava burada Stuttgart'tan daha da soğuk. Ağızlardan çıkan dumanlarda güneşin ışıltısı var. Köyün eski yapılarla çevrili alanında yürüyoruz. Karla kaplı dar sokaklarından geçiyoruz. Bir kaç kediden başka tek canlı yok ortalıkta. "Hirsch" adlı lokanta yer ayırtılmış. Bizi orada başka tanışlar da bekliyor. Az sonra kapısından içeri adımımızı attığımız lokanta bambaşka bir dünya. İçerisi sıcak ve ağzına kadar dolu. Büyük pencerelerden giren güneş aydınlatıyor tahta masaları, tahta kaplama duvarları, keyifli insanları. Kış aylarında yaptığı değişik av eti yemekleriyle ünlü bu lokantaya müşteriler uzaklardan geliyor. Tanışlar köşedeki yuvarlak masanın çevresine oturmuşlar. Bizi görür görmez el sallıyor, hep bir ağızdan: "Hoş geldiniz!" diye sesleniyorlar. Hemen şaraplar ısmarlanıyor, ardından da yemekler. "Siz de mi geyik eti yiyeceksiniz?" diye soruyor garson kız. Başımı, evet, anlamında sallıyorum. Büyük kupalarda şaraplar çabuk geliyor. Meşe fıçılarda yıllarca bekletilmiş şaraplar. Bir kaç yudumdan sonra masada sohbet hemen koyulaşıyor. Aldinger, Schnaitmann, Kuhnle, Ellwanger yörenin tarihi şaraphaneleri. Almanya'da her yıl kişi başına 20 litre şarap içiliyor. Topraklarında dünyanın en büyük medeniyetlerinin kurulmuş olduğu Anadolu'da, belgelere göre M.Ö. 10 bin yılında Çatalhöyük'de insanlar şarap içiyormuş. Bunu bir içki kültürü yapanlar M.Ö. 2 bin yılında Hititler olmuş. İviriz'de bulunan dev Hitit kabartmasında, bir elinde üzüm salkımı, diğer elinde buğday başağı tutan Dionysos mutlu! Hititler hem şarap içmişler, hem de tam 1500 yıl boyunca Küçük Asya'dan Mısır'a tüm bölgeye hükmetmişler! Şarap tanrısı Dionysos'un anavatanı topraklarda şimdi her yıl kişi başına 1 litre şarap içiliyormuş...

Ismarladığımız yemekler peşpeşe masaya geliyor. Garson kızlar dolu mu dolu büyük tabakları zor taşıyor. Karaca ve geyik, yanında brokoli, ince ince kesilmiş ev işi hamur haşlama, ağızda dağılıyor. Çekilmiş kişniş, kırmızı şarap, ardıç dutu, horozmantarından yapılmış sosu da enfes! Bazı tanışlar dana rostoyu daha leziz buluyor. Önce hafif haşlanmış, sonra tavada kızartılmış. Ünlü bir yöre yemeği. Yanında halka halka patatesler.  Masadakilerin çoğu üstlük olarak siyah erik kompostosuyla ceviz dondurmasını yeğliyor... Hiç de fena değil! "Hirsch", Rems vadisindeki en eski lokanta. 1803'den bu yana aynı aile çalıştırıyor. 1610 yılında inşa edilmiş şirin yarı kâgir yapının içindeki her eşyanın bir öyküsü var. İki saat sonra tanışlara veda edip çıkıyoruz. Bu güneşli kış gününde biraz yürümeli, kalorileri yakmalı, karlı ormanlarında geyiklerin, karacaların gezindiği Rems vadisinde...

www.ahmet-arpad.de

4 Ocak 2015

'Bırakın Yaşasınlar'

Cumhuriyet, 04.01.2015
STUTTGART
AHMET ARPAD


"Almanlar Türklere adaletli davranmalıdır. Almanların Türklere yaptığı korkunç ve fanatik bir yabancı düşmanlığıdır. Hatta faşizm ve ırkçılıktır..." Ocak 2009'da yitirdiğimiz ünlü yazar Johannes Mario Simmel bu sözleri 1983 yılında söylemişti. Bundan tam 32 yıl önce! Eserleri 35 ülkede 70 milyon satan, tümü de filme çekilen Avusturyalı yazarın uyarıları çoktan kulak ardı edilmiş gibi. Aradan geçen yıllarda yabancı düşmanlığı azalacağına arttı, hele son yılda gemi azıya aldı! NPD, NSU, HoGeSa, Pegida... Aşırı sağcılar Almanya'da gittikçe daha çok saldırgan olurken, politikacılar karşılarında yetersiz kalmayı sürdürüyor. Ülkede aşırı sağcılık, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık bugüne dek doğu Almanya kaynaklıydı ve onlarca yıl Nasyonal Sosyalist'lerin (NPD) tekelindeydi! Politikacılar arada sırada bu konuyla ilgileniyor, NPD'yi yasaklamaya çalışıyor, ancak başaramıyordu. Daha 2001'de Avrupa Komisyonu: "Ülkedeki yabancı düşmanlığı, ırkçılık, antisemitist düşünce ve hoşgörmezlik önemli bir sorun olarak kabul edilmelidir" sözleriyle Almanya'nın dikkatini çekmişti. Ancak o günlerdeki sosyal demokrat İçişleri Bakanı Otto Schilly'nin: "En iyi uyum asimilasyondur" açıklaması bütün ümitleri suya düşürmüştü.

2011 yılında bir rastlantı sonucu, Doğu Almanya kökenli Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü NSU'nun 2000-2010 yılları arasında, sekizi Türk on kişiyi öldürdüğü ortaya çıkmıştı. Meclis Araştırma Komisyonu Mayıs 2013'te yayınladığı raporla özellikle Doğu Almanya'daki emniyet ve istihbarat kuruluşlarının bilerek veya bilmeyerek olup biteni görmezden geldiğine dikkati çekti. Mayıs 2013'te Münih'te başlayan ve bugünlerde sonuçlaması beklenen NSU davasında şimdiye dek, geride kalan 173 celseye karşın, doğru dürüst bir adım atılamadı! Mağdur avukatları NSU olayında "kurumsal ırkçılık" yapıldığını ve sorumluların yıllarca yanlış izlerin peşinden gitmiş olduğunu ileri sürüyor. Şimşek ailesinin avukatı, Stuttgartlı Jens Rabe: "Bunda soruşturma makamlarının yabancı kökenlilere karşı olan önyargısı kanımca önemli bir rol oynadı" diyor. Son açıklamalara göre dava bir yıl daha sürecek!

İşte bütün bu gelişmelerin ardından ülkede gittikçe daha çok tutucu görüşlü insanla aşırı sağcının sokağa dökülmesine, kol kola girip İslam, yabancı ve sığınmacılar karşıtı mitingler yapmasına şaşmamak gerek. Toplumsal sorunların sürekli arttığı, günlük yaşamın zorlaştığı ülkede insanlar yalnızlaştı, "adalarda" yaşamaya başladı. Almanlar kendilerinin ve ülkenin geleceğinden korkuyor. Yabancı kökenlilerin, hele Müslümanların ülkeyi 'ele geçireceğine' inanmaya başlayanlar az değil! "Batı'nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar" adı altında son aylarda sokağa dökülmeye başlayan on binler, aşırı sağcıların güçlendiğinin kanıtı. Aralık ayında açıklanan bir araştırmaya göre insanların yüzde kırk üçü, "Müslümanların sürekli arttığı ülkemde kendimi yabancı hissetmeye başladım" görüşünde! Yirmi bin yabancı karşıtının protesto gösterileri yaptığı günlerde Saksonya Eyaleti İçişleri Bakanı Markus Ulbig: "Afrika ve Balkan ülkelerinden gelen sığınmacıları red edeceğiz" diyerek sağcı popülizmi anımsatan bu sözlerle yangına körükle gitti. Alman Federal Polis Teşkilatı'nın en son basın açıklamasına göre aşırı sağcılar 2014 yılında sığınmacı yurtlarına doksan saldırı düzenlemiş! Bu rakkam 2012 ve 2013'deki toplam saldırıların üzerinde! Yazar Simmel'in "Bırakın Yaşasınlar" romanındaki ümitleri gerçekleşmedi...

Son aylarda aşırı sağcı ve tutucu görüşlü on binlerin ülkenin bir çok kentinde yürüyüşler yapması üzerine medya konuya eğildi, kilise papazından cumhurbaşkanına, yerel politikacıdan parti başkanına herkes açıklama yaptı. Aylardır susmayı yeğleyen başbakan Angela Merkel sonunda yılbaşı akşamı yaptığı televizyon konuşmasında bu konuya da değindi. Ancak 'masaya yumruk vuracağına', hükümetin ne gibi somut önlemler alacağını açıklayacağına, vatandaşlarına 'aşırı sağcıların peşinden gitmeyin' dedi! Başbakan Helmut Kohl da işine gelmeyen konulara kıyısından köşesinden dokunmayı, çözüm yerine suskunluğu yeğlerdi. Onun "wait and see" taktiğini, yanında yetişmiş olan Merkel de uyguluyor gibi! Resmi açıklamalara göre 2014 yılında Almanya'da bütün partiler (CDU 7200, SPD 12100) üye yitirmiş. Sağcı popülist parti AfD ise 6000 yeni üye kazanmış!

www.ahmet-arpad.de