14 Eylül 2014

"Sütçü beygiri mi, yarış atı mı?"

CUMHURİYET, 14 Eylül 2014
STUTTGART
AHMET ARPAD
Kısa süre önce „Questions and Answers on the Gülen Movement" adlı çalışması Almanca'ya çevrilerek Main-Donau Yayınevi'nce yayınlanan Dr. Muhammed Çetin kitabını Stuttgart'ta tanıttı. Çoğunluğu tesettürlü genç kadınlardan oluşan yaklaşık 40 izleyicinin katıldığı toplantıda okuma yapması beklenen Çetin sadece konuştu, cemaatten söz etti. Baştan sona İngilizce konuşan Çetin'e toplantının sonunda tesettürsüz bir bayan: "Yabancı ülkelerde Gülen okullarına sınavla sadece elit öğrencilerin alındığı doğru mu?" diye sordu. Genç bayanın sorusuna tek bir yanıt olabilirdi. Ne de olsa Asya ve Afrika ülkelerindeki bu okullara elit ve üst düzey kesimin çocuklarını gönderdiği bir sır değil. Bir zamanlar 'namlı şanlı' politikacılarımızın bu okulları övmek için birbirleriyle yarış ettiğini hepimiz biliyoruz. Yine de eski AKP'li milletvekilinin bu soruya yanıtı ne olacak diye merak etmedim değil! Çetin'in dudaklarında önce hafif bir gülümseme belirdi. Genç kıza haklı olduğunu söyledikten sonra: "Yurtdışındaki Gülen okullarına talep çok," diye konuştu. "Okula ancak sınavla öğrenci alınıyor. Tabii elit öğrencilerin bu sınavı kazanması çok doğal. Bu okullara en başarılı öğrenciler alınıyor." Sonra ilginç bir örnek verdi. "Bakın, bir sütçü beygiri vardır, bir de yarış atı. Sütçü beygiri kapıdan kapıya gider, beş metrede bir durur. Yarış atı ise ok gibi fırlar ve hızla hedefe ulaşır. Siz olsanız hangisini alırsınız?" Tesettürsüz genç kadın, sanırım Alman'dı, yanıt vermedi. Sustu. Çetin: "Genç nesli aydınlatmak bizim görevimiz!" sözleriyle konuşmasını bitirdi.

Bir süredir tanıştığımız, Almanya'daki ve yurt dışındaki Gülen okullarıyla 'ışık evleri' üzerine bilimsel çalışmaları olan bir Alman etnoloğu bu toplantının ardından aradım ve Çetin'in söylediklerini aktardım. "Haklı," oldu ilk sözü. "Özellikle Afrika ve Asya ülkelerindeki Gülen okullarına aileleri zengin olan elit öğrenciler alınıyor." Etnolog tanış 'ışık evleri' için de şöyle konuştu. "En çok Berlin'de etkinler. Başkentte yirmi beş civarında 'ışık evi' var." Söylediğine göre bunlardan on altısında kızlar kalıyormuş! "İdeolojilerine yakın olanlarını ağabeyler ve ablalar akşam sohbet toplantılarında ve ortak gezilerde yanlarına çekiyor." Bir süre önce aynı soruyu Berlin'in tanınmış cemaatçilerinden, üniversite yıllarında bir 'ışık evi'nde kaldığını, yöneticisi olduğu FID adlı derneğin onur başkanlığını Gülen'in yaptığını her yerde övünerek anlatan Ercan Karakoyun'a da sormuştum. Yanıtı pek doyurucu olmamıştı: "Sayılarını bilmiyorum..." Berlin'de bu yıl kurulan Diyalog ve Eğitim Vakfı'nın da başına geçen Karakoyun bir kaç yıl önce "Gülen Hareketi Almanya'nın Şansı" başlıklı yazısıyla dikkatimi çekmişti. 2010 yılında Münih'in çok görkemli bir salonunda düzenlenen "Müslümanlar yola çıktı" adlı Gülen konferansında yaptığı, ancak tümünü not edemediğim konuşma metnini yollama ricamı "Siz Hocaefendi'yi eleşitiren yazılar kaleme alıyorsunuz" diyerek redetmişti. Geçmiş yıllarda olduğu gibi bugün de cemaatçı kuruluşlardan doyurucu bilgi almak pek kolay değil. Ya sorularınıza hiç yanıt vermiyorlar, ya da "niçin soruyorsunuz?" dedikten sonra kısa bir yanıtla geçiştiriyorlar. Gülen'i Almanlara her fırsatta "Türk bilim adamı" diye lanse eden cemaatçilerin 2014'de kurduğu Diyalog ve Eğitim Vakfı'nın internet sitesi 'diyalog, tolerans, karşılıklı anlayış, düşünce ve din özgrlüğü, demokrasi, barış, kadın ve erkek eşitliği' gibi güzel sözcüklerle dolu. Hocaefendi'nin vakfın açılış törenine yolladığı mektup Zaman'da yayınlandı: "…Hakiki insan bir muhabbet adamıdır. O herkese ve her şeye şefkatle yaklaşır. Çocukları geleceğin tomurcukları gibi okşar ve koklar. Gençlere yüksek hedefler göstererek onlara ideal insan olmalarını salıklar. Yaşlıları en içten bir saygı ve hürmetle onore eder. Herkese karşı mutlaka bir diyalog yolu araştırır ve engin vicdanında her insana bir yer ayrılır."

Gülenci kuruluşların danışma kurullarına aldıkları, konferanslara çağırdıkları bilim adamları, politikacılar, gazeteciler, profesörler var. Son aylarda Alman medyasında çıkan Gülen hareketini eleştiren yüzlerce yazıyı, değişik TV kanallarının Gülen olayına eleştirisel eğilmesini, verilen soru önergelerini bu 'uzman danışmanlar' - bir kaçı dışında - pek ciddiye almadı. Görüşlerini sorduklarımız hareketin çalışmalarını onayladıklarını söyleyip, görevlerine devam ettiler. Almanya'nın ünlü bir üniversitesinde ders veren bir profesörün: "Gülen hareketinin yaptığı 'Säkulare Prophetie' (dünyevi kehanet)" açıklaması çok ilginç! O zaman Hocaefendi de 'dünyevi kahin' mi oluyor? Bu gibi konular da başka bir yazıya kalsın...

www.ahmet-arpad.de