10 Temmuz 2005

Salzburg ve Stefan Zweig

Cumhuriyet 10.07.2005
AHMET ARPAD
SALZBURG

19. yüzyılın ünlü gezgini Alexander von Humboldt' a göre, Napoli ve İstanbul'un yanı sıra Salzburg dünyanın en güzel üç kentinden biridir. Ortaçağla günümüz bağdaşır Salzach ırmağı kıyısındaki bu kentte. Doğanın güzelliği ile sanat eserleri, dik, kayalıklı yamaçlarla yeşil düzlükler bir arada uzanıyor. Alpler'in en son eteklerine sıkışmış ovada bazen yeşil, bazen sarı gri, fakat hep köpüklü ve çağıltılı akan Salzach'ın kıyılarında yükselen kubbelere gün batışının kızıllığı vuruyor. Akşamın loşluğunda renk değiştiriyor küf yeşili kubbeler, kıpkırmızı kiremitli sivri damlar. Irmağın kıyısındaki dizi dizi kestane ağaçlarının altına gizlenmiş kanepelerde oturanlar karşılarındaki kentle sahne karışımı bu çarpıcı görüntüye dalıyorlar. Tarihi yapılar arasındaki daracık ortaçağ sokakları önce karanlığa bürünüyor, sonra ışıl ışıl aydınlanıyor fenerlerle. Düşle gerçek karışımı bir kent Salzburg, görüntüsü günün her saatinde sizi büyüleyen. Salzburg dünyaca ününü sadece güzelliğine borçlu değil. Bu kent Mozart' ın doğum yeridir. Getreidegasse'deki evini her yıl yüz binler ziyaret ediyor. 1920'de kurucuları, Yahudi asıllı Max Reinhardt, Viyanalı yazar Hugo von Hofmannstahl ve besteci Richard Strauss olan on binlerin aktığı Salzburg Festivali her yıl temmuz-ağustos aylarında düzenleniyor. Büyük katedralin önünde sahnelenen ''Jedermann'' oyunu ile açılıyor hep. 1938-1944 arasında Hitler bu festivali, Nazi propagandası amaçlı da olsa, devam ettirmişti. Tabii Max Reinhardt'sız ve Jedermann'sız... Gelecek yıl Salzburg, Mozart'ın 250. doğum gününü kutlayacak. Etkinlikler kapsamında Fazıl Say da 5 Haziran 2006'da bir konser verecek. Salzburg aynı zamanda, Avusturya'nın en ünlü yazarı Stefan Zweig' ın yaklaşık 20 yıl yaşadığı kenttir de. Kapuzinerberg'in yamacındaki villasında geçirdiği yıllar Zweig'ın en verimli yıllarıdır. Kapuziner yokuşu, 5 numaradaki villayı Friderike ile evli olduğu yıllarda satın almıştı. Salzburg'da geçirdiği yıllardır Zweig'ı edebiyatta doruğa tırmandıran. En güzel eserlerini, kente ve Salzach'a yukardan bakan o iki katlı, ağaçlar arasına gizlenmiş villada yazmıştır. Kısa sürede ünlü insanlarla dostluk kurmuş, onları sık sık Salzburg'da konuk etmiştir. Romain Rolland, Thomas Mann, H.G. Wells, Hoffmannstahl, James Joyce, Franz Werfel, Paul Vallery, Arthur Schnitzler, Ravel, Toscanini, Richard Strauss' la bu evde saatler, günler geçirmiştir... ''Sanatla, mutlu doğanın karşılıklı yükseldiği o günler ne zengin, ne renkliydi!'' diye anlatır, ölümünden kısa süre önce yazdığı en ünlü eseri Dünün Dünyası'nda (Türkçesi: Burhan Arpad) Salzburg yıllarını. ''Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra o küçük kentin kasvetli manzarasını anımsayıp damından yağmur suları akan evimizde soğuktan titreştiğimizi düşündükçe, bu barış yıllarının değerini daha iyi kavrıyorum. Dünyaya ve insanlara inanmamıza izin vardı o yıllarda. Fakat sonra hemen karşımızda, Berchtesgaden dağında oturan bir adamın(!) bütün bunları tuzla buz edebileceğini hiç düşünmemiştik...'' 1934'te Gestapo'nun villayı basıp, silah araması üzerine Zweig ülkesini terk etmekten başka çıkar yol bulamaz ve İngiltere'ye yerleşir. Ancak kendini burada da rahat hissetmez. Artık ayrı yaşadığı eşi Friderike , villayı 1937'de Viktor Gollhofer adındaki zengin bir kumaş tüccarına satmak zorunda kalır. Gollhofer, 1950'li yıllarda yaptığı bir Salzburg ziyaretinde villayı görmek isteyen babam Burhan Arpad'ı değil eve almak, ona bahçeyi bile göstermez. Oldukça kaba davranır. Zweig üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Gert Kerschbaumer ile kısa süre önce Salzburg'da villaya bir gezinti yaptık. Dik yokuşu çıkarken ilginç şeyler anlattı. Gollhofer ailesi Zweig'lara olan son taksit borcunu mahkeme kararı ile Nazi yönetimine ödemişti. Zweig vârislerinin bugün Avusturya devletinden hâlâ alacağı varmış! Friderike Zweig anılarında Gollhofer'lerden ''Nazi bir aile'' diye söz eder... Savaşın şiddetini arttırması ve Hitler' in güçlenmesi Zweig'ı daha çok bunalımlara sokar. Onlarca yıldır kafasından geçirdiği ve uğruna savaşım verdiği ''kültür Avrupası'' düşünün artık gerçekleşmeyeceğini kavramıştır. 1940'ta İngiliz vatandaşı olur ve o yıl konferanslar için gittiği Brezilya'ya yerleşmeye karar verir. Fakat orada da mutluluğa erişemez, iki yıl sonra intihar eder. ''Bir mülteci yaşamı daha alışılmış şekilde sona erdi...'' diye oldukça üst perdeden yazar o günlerde Salzburg eyalet gazetesi. Salzburg'daki villanın Zweig'dan sonraki sahipleri ise kapının önüne değil bir heykel dikilmesine, dış duvara plaket takılmasına bile izin vermiyorlar. Koskocaman bahçenin tarihi ağaçları arasındaki villada erkek arkadaşıyla yaşayan Gollhofer'lerin yaşlı oğlu da babası gibi ''ters adamın biri'', Gert Kerschbaumer'in anlattığına göre. Az sonra kapısını çaldığımız Kapuziner manastırının al yanaklı, şişman, güler yüzlü rahibi ise büyük terastan inanılmaz güzellikteki o Salzburg manzarasını doya doya seyretmemize izin veriyor. İnsancıl ve savaş karşıtı Zweig'ın büstü şimdi manastırın önünde düşünceli düşünceli durmuş villasına bakıyor. Zweig ölümünden bu yana hiç yitirmedi güncelliğini...
 
www.ahmet-arpad.de

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder